Müzeyyen Senar...



Tarih 15 Kasım 2013, Müzeyyen Senar dinlemişim ve yazmışım. Mekanın cennet olsun. Huzurla uyu ilahi ses...


Müzeyyen Senar açtım biraz önce. Şöyle güzelce yerleştim sandalyeme. Kulağımda o ilahi ses ile düşündüm en son ne zaman sevdim ben diye. Hafızamı zorladım bulamadım. Öyle uzun zaman geçmiş; belki 2, belki 3 sene… Düşündürür Müzeyyen abla; sevdiklerini, nefret ettiklerini, aldattıklarını, aldatanları… Her şeye sünger çekmiş, hayatımdaki tüm yaraları tamir etmişim ben. Acımıyor hiçbir yanım. Yaşattıklarımı yaşamış, yaşadıklarımı yaşamışlar. Tüm borcumu ödemişim herkese.


Hiç mi sevmiyorsun dedim kendime. Baktım ki hayatı, yaşamayı, ailemi, arkadaşlarımı, tüm galaksiyi seviyorum. Ama? Tüm bunları severken ‘birini’ gerçekten sevememişim. Gerçekten sevebilmek önemli benim için. Sevmek için sevmek bana göre değil. İlişki olması için ilişki başlatmak normal değil gözümde. Değersiz bir şey haline getiremem ben ilişkiyi. Hem kendine hem karşındakine söylediğin yalanları, sahte gülücükleri, seviyorum demeleri kabul edemem. Hakkını vereceksin sevginin. Karşındaki gözünün içinden anlayacak sevdiğini, sürekli sevdiğini söyleyip yapmacıklaştırmayacaksın. Bende böyle!


Sevgi anlayışım bu, sen bu yüzden yalnızsın, diyenleri kulak arkası ediyorum. Bulursam ne kadar güzel ancak bulamazsam da problem değil, alıştım. Otu sev çiçeği sev, e bir yere kadar ama dediğim yerde, bakınıyorum çiftlere neden yalnız olduğumu anlıyorum. Sevgi önemli, tabi neyi sevdiğinizde…


Sonuç olarak: Bir Müzeyyen Senar bana neler düşündürdü. O özeldir, güzeldir, ilaçtır. Sesi içmenize sebeptir ki çoğu zaman içmeden sarhoş olunur. Ruhunuzu okşar. Sevdikçe daha çok sevdirir, içtikçe daha çok içtirir. Sizce de hayat Müzeyyensiz, Zeki Mürensiz bir hiç olmaz mıydı?

Yorumlar